Sana Gül Bahçesi Vadetmedim
I Never Promised You a Rose Garden
Artnivo 
11.06 - 09.07.2016
Bahçenin Ötesinde Vaat Edilen Bir İç Dünya
Hikâyeyi büyüten, geliştiren esas unsur, hikâyenin kendisinden çok anlatıcının onu süsleyişi, kendi hayal gücünde büyütüşü ve en etkileyici şekilde anlatıma sunuşudur. Sanatçı edindiği bilgileri yaratıcı bir anlatım şekliyle harmanladığında, sanat tarihinde de pek çok örneği gözlemlendiği gibi, anlatılandan daha önemli bir etmen haline dönüşür. Kimi zaman görsel bir hale getirilerek, kimi zamansa yazınsal bir kompozisyonla betimlenen öykü, en nihayetinde hikâye anlatıcısının hayal gücünün yansımasıyla izleyici/okuyucuyla buluşur. “Sana Gül Bahçesi Vadetmedim” sergisinde Ali Şentürk’ün kendi objektifinden anlattığı gerçek bir olayın öykülenişine tanık oluyoruz. Sergide Ali’nin araştırmaya olan merakı ve bilgileri katmanlar halinde inceleme dürtüsünün yansımalarını da takip etmek mümkün.
Sanatçı sergiyi, 1963 yılına ait iki farklı gazete kupüründe karşılaştığı Burhan İçmen isimli akıl hastanesinden yeni taburcu olmuş bir karaktere ait ölüm haberinden yola çıkarak hazırladı. Sergi, Burhan’ın ölümünden önceki son iki senesinin dokümantasyonunu hem bir belgesel hem bir psikolojik senaryo, aynı zamanda alışılmadık bir aşk hikâyesi niteliklerini vurgulayarak izleyiciye sunuyor.
Burhan’ın öyküsü Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesine şizofreni teşhisi ile yatmasıyla başlıyor. Hastanede bulunduğu süreç doktorun, hastasının insanlardan daha çok objelere yakınlaşan ruh halinden bahsettiği kayıtlarından, takip ediliyor. Taburcu olduktan sonra Burhan’ın objelere olan merakının İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde bir heykele âşık oluşu ile pekişmesi izleniyor. Israrcı bir tutumla müzenin etrafından uzaklaşmadan yazdığı cinayet senaryosu, karakterin ruhsal bunalımlarına ayna tutuyor. Burhan’ın İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde âşık olduğu heykeli kaçırmayı planladığı günü sabah, heykeli kaçırmaya çalıştığı anı akşam ve müzenin duvarından çukura düşüp öldüğü anı gece, olarak üç ayrı duvara itinayla yerleştirilen bir kurgu ile karakterin ölüm günü derinlemesine inceleniyor. Sergide sanatçı olayı, gazeteci edasıyla bir araya getirdiği 35 mm analog fotoğrafların yanı sıra, dedektif gibi iz sürdüğü Burhan’a ait yazı ve raporlarla belgeliyor.
Bu öyküleniş, Ali’yi etkileyen Burhan’ın iç dünyasını, romantizmini ve hüzünlü ölümüne olan tarifsiz empatisini gösterirken, sanatçı ile ilgili de izleyiciye pek çok ipucu veriyor. Sanatçı, yarım asırdan daha öncesine ait bir olayın ana karakterlerini irdelerken, onlara ait objelere de yer vererek kimlikleri belgeselci bir anlatımla var ediyor.  Nostaljik ve abartılı tasvirlerin yerine, Burhan’ın eylemleri bir ajan titizliğinde tahmin edilerek, dışavurumcu bir anlatım benimseniyor. Sanatçının içselleştirerek sunduğu kurgu, Ali’nin hayalinde beliren Burhan’ın fiziki görünümünden, el yazısına, gezdiği bahçelerden, âşık olduğu heykele, düşerek öldüğü çukura kadar her ince düşünceyi işlediği plastik anlatımıyla izleyicinin gözünde canlanıyor.
Ali’nin romantik ve sanatçı ruhlu Burhan karakterini konu alıyor olmasının basit bir tesadüften ibaret olduğunu düşünmek olanaksız. Sanatçının ilgisini daha önceki işlerinde de bu tür mistik, saklı, gizemli fakat romantik konular çekmiş.
Ali Şentürk’ü Aramak isimli çalışmasında olduğu gibi, tüm Ali Şentürk’lerin mezarlarını bulup kazarak, kafasını içeri gömdüğü bir dizi fotoğraftan oluşan projesi ile başkaları üzerinden kendini sorgulayışını izlemek mümkün. Benzerlikler içeren başka bir projesi, İstemli İstem Dışında ise anlatım; adaş olduğu amcasının yaşadığı uğursuzlukların, ruhlarla evli olduğu ve bu durumu kabul etmezse öleceği söylentisi üzerinden kurgulanıyor. Sanatçının, amcasının bu söylentinin peşi sıra gerçekleşen ölümüne duyduğu merakı ve sorgulayış biçimi ile bu projesindeki hareket noktası aynı motivasyonlara işaret ediyor. Yanında duran boş gelinlikle düğün fotoğrafı çekildiği köy evinde, amcasının bir manada öcünü alan Ali, büyüyü bozma maksadıyla kendince bir ritüel gerçekleştiriyor.  Sanatçı, benzeri konuları ele alarak sadece kişisel psikolojik ve ruhsal durumunu öne çıkarmıyor, aynı zamanda kendi meselelerini bir başkasının hikâyesi üzerinden aktarıyor.
Sana gül bahçesi vadetmedim sergisi de aynı ilhamı izlerken, hikâyede rastlanan karakterlerin Ali’deki hallerini ortaya koyuyor. Sanatçının Burhan’ı anlamak için adeta Burhanmış gibi gezdiği bahçeler, izlediği servi ağaçları, hastanede geçirdiği zamanlar benzer bir arayışı hatırlatıyor. Diğer taraftan Burhan’ın izini sürerek, onu gizliden gizliye çözümleme çabasında olan Doktor Kürşat’a benzer bir rolde yine Ali’yi görmek mümkün. Bunların yanı sıra, sanatçı bütün karakterleri ve olayı izleyiciye aktaran anlatıcı ve araştırmacı olarak da yorumlanabilir.
Konu başka bir yönden bakıldığında, bir performans niteliğinde çalışıldığı hissini uyandırıyor. Sanatçı Burhan’ın gerçekliğini ararken içselleştirdiği onun şizofreniye bağlı ruh durumunu belirsizlikle besliyor. Karakterlerin, hikâye anlatıcısına, kaza haberinin, cinayet romanına, sanatçının Burhan’a, yazınsal her dokümanın ölümü besleyen bir günlüğe dönüşerek birbirine geçişi, karmaşık bir ilintiler ağı oluşturuyor. Bu belirsizliklerin içerisinde Ali, hikâyeyi tümüyle sahiplenmiyor ve izleyiciye de sorgulama alanı yaratarak, herkesin içindeki şizofreninin bir ölçüde ortaya çıkmasına önayak oluyor.
Sergi, Burhan’ın hayatına dokunmuş her temayı farklı yol ve yöntemlerle sorgulamaya izin veriyor. Her bireyin yaşadığı hayatla ilgili kırılganlıklarını tıpkı bir yazarın, okuyucusunun hayal dünyasına bıraktığı gibi, seyircinin izlenimine terk ediyor. Ölüm sahnesi ile hikâyenin sonunu net bir biçimde noktalarken, aynı zamanda bir sır haline büründürerek saklamak istercesine sonlandırıyor. Bu kapanışla izleyiciyi, Ali’nin mi, Burhan’ın mı, yoksa Doktor Kürşat’ın mı öyküsü ile karşılaştıklarını yorumlaması için yalnız bırakıyor.
Öykünün içinden öznel seçimler yaparak bir sergi haline getiren Ali, hikâyenin cezbedici, romantik ve hüzünlü yanlarını harmanlıyor. Gerçek olanı birebir bütün yönleriyle yansıtmak yerine hayal gücünü takip edilebilir ayak izleri halinde serginin içerisine serpiştiriyor. Hikâyenin ilginçliği yanı sıra Ali’nin yaratıcılığının ve sanat pratikleri arkasından yansıyan içtenliğinin hissedileceği bu sergi, sanatçının hikâye anlatıcılığında vardığı ustalık aşamasını bir anlamda kanıtlıyor.

Melis Golar, Mayıs 2016